-
1 douce
-
2 doux
-
3 tendre
I1 affectueux şefkatli2 mou yumuşak [jumu'ʃak]IIv t1 déplier germek2 avancer ileriye uzatmak3 uzatmak4 tendre un piège à qqn birine bir tuzak kurmak5 tendre l'oreille kulak kabartmakv i1 viser -e doğru gitmek2 avoir tendance à -e yüz tutmak -
4 molle
-
5 moelleuse
-
6 moelleux
-
7 diffuser
-
8 matière
-
9 clément
-
10 clémente
-
11 toucher
Iv t1 avec la main dokunmak2 bitişik olmak3 blesser yaralamak4 concerner vurmak5 émouvoir duygulandırmak6 de l'argent para almakIIv i1 avec la main dokunmak2 toucher à sa fin bitmek3 toucher au but sona varmak4 consommer yemek [je'mec]n msens dokunma -
12 parallèle
I1 qui ne croise pas paralel, koşut [ko'ʃut]2 qui existe en même temps paralel [paɾa'lel]◊les médecines parallèles — paralel tıp, yumuşak tıp
IIn m1 koşutluk2 paralel dairen fparalel çizgi -
13 peau
См. также в других словарях:
yumuşak — sf., ğı 1) Dokunulduğunda veya üzerine basıldığında çukurlaşan, eski biçimini kaybeden, katı karşıtı Pamuk yumuşaktır. 2) Kolaylıkla bükülen, buruşmayan, sert karşıtı Yaş dallar yumuşak olur. Yumuşak kumaş. 3) Dokunulduğunda hoş bir duygu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumuşak yüzlülük — is., ğü Yumuşak yüzlü olma durumu Umumi bir paydos borusu çalmaya iradesi ve yumuşak yüzlülüğü mâni idi. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumuşak başlı — sf. Uysal, kolay yola gelen (kimse) Ben, sakin, yumuşak başlı bir adamım. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumuşak yüzlü — sf. Kendisinden istenilen bir şeyi geri çeviremeyen, hayır diyemeyen (kimse) … Çağatay Osmanlı Sözlük
didelemek — yumuşak bir bütünü parçalama ayırmak … Beypazari ağzindan sözcükler
batırmak — i, e 1) Bir şeyin sıvı veya yumuşak bir maddenin içine gömülmesine yol açmak, batmasını sağlamak Yumuşak lifi alarak kurnaya batırdı. C. Uçuk 2) i Bir işte sermayeyi yitirmek Parasını batırmak. 3) i Bir kimseyi çekiştirip iyice kötülemek Böyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
plase — is., Fr. placé 1) At yarışlarındaki müşterek bahislerde, sekiz atın katıldığı yarışlarda ilk üç, dört atın katıldığı yarışlarda ise ilk iki dereceyi kazanacak atın bilinmesi biçiminde oynanan oyun 2) sp. Voleybol, tenis, masa tenisi vb. oyunlarda … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumuşakça — is., hay. b. 1) Yumuşak vücutlu, omurgasız hayvan 2) sf. Biraz yumuşak 3) zf. Yumuşak bir biçimde Belinden kavrayıp demin çıktığı kapıdan içeriye yumuşakça sürükledim. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurtulmak — nsz 1) Tehlikeli veya kötü bir durumu atlatmak Beni musluğa götüren namuslu polisler kurtulduğumu görünce sevindiler. A. Gündüz 2) den İstenmeyen, sıkıntı veren, hoşlanılmayan bir kimseden, bir yerden, bir durumdan uzaklaşmak Kayıtsızlıktan,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kılıf — is., Ar. ġilāf 1) Bir şeyi korumak için kendi biçimine göre, çoğunlukla yumuşak bir nesneden yapılmış özel kap Bütün vücudu sanki ziftten bir kılıf içine tıkılmış gibi idi. Y. K. Karaosmanoğlu 2) mec. Yolsuz bir işe bulunan sudan gerekçe Birleşik … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalay — is., kim. 1) Atom numarası 50, atom ağırlığı 118,7, yoğunluğu 7,29 olan, 232 °C de eriyen, gümüş beyazlığında, kolay işlenebilen, yumuşak bir element (simgesi Sn) 2) Kalaylanmış bir kabın üzerindeki alaşım tabakası Pencereye, elinde yeni kalaydan … Çağatay Osmanlı Sözlük