Перевод: с французского на турецкий

с турецкого на французский

yumuşak bir et

См. также в других словарях:

  • yumuşak — sf., ğı 1) Dokunulduğunda veya üzerine basıldığında çukurlaşan, eski biçimini kaybeden, katı karşıtı Pamuk yumuşaktır. 2) Kolaylıkla bükülen, buruşmayan, sert karşıtı Yaş dallar yumuşak olur. Yumuşak kumaş. 3) Dokunulduğunda hoş bir duygu… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yumuşak yüzlülük — is., ğü Yumuşak yüzlü olma durumu Umumi bir paydos borusu çalmaya iradesi ve yumuşak yüzlülüğü mâni idi. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yumuşak başlı — sf. Uysal, kolay yola gelen (kimse) Ben, sakin, yumuşak başlı bir adamım. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yumuşak yüzlü — sf. Kendisinden istenilen bir şeyi geri çeviremeyen, hayır diyemeyen (kimse) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • didelemek — yumuşak bir bütünü parçalama ayırmak …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • batırmak — i, e 1) Bir şeyin sıvı veya yumuşak bir maddenin içine gömülmesine yol açmak, batmasını sağlamak Yumuşak lifi alarak kurnaya batırdı. C. Uçuk 2) i Bir işte sermayeyi yitirmek Parasını batırmak. 3) i Bir kimseyi çekiştirip iyice kötülemek Böyle… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • plase — is., Fr. placé 1) At yarışlarındaki müşterek bahislerde, sekiz atın katıldığı yarışlarda ilk üç, dört atın katıldığı yarışlarda ise ilk iki dereceyi kazanacak atın bilinmesi biçiminde oynanan oyun 2) sp. Voleybol, tenis, masa tenisi vb. oyunlarda …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yumuşakça — is., hay. b. 1) Yumuşak vücutlu, omurgasız hayvan 2) sf. Biraz yumuşak 3) zf. Yumuşak bir biçimde Belinden kavrayıp demin çıktığı kapıdan içeriye yumuşakça sürükledim. R. H. Karay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kurtulmak — nsz 1) Tehlikeli veya kötü bir durumu atlatmak Beni musluğa götüren namuslu polisler kurtulduğumu görünce sevindiler. A. Gündüz 2) den İstenmeyen, sıkıntı veren, hoşlanılmayan bir kimseden, bir yerden, bir durumdan uzaklaşmak Kayıtsızlıktan,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kılıf — is., Ar. ġilāf 1) Bir şeyi korumak için kendi biçimine göre, çoğunlukla yumuşak bir nesneden yapılmış özel kap Bütün vücudu sanki ziftten bir kılıf içine tıkılmış gibi idi. Y. K. Karaosmanoğlu 2) mec. Yolsuz bir işe bulunan sudan gerekçe Birleşik …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kalay — is., kim. 1) Atom numarası 50, atom ağırlığı 118,7, yoğunluğu 7,29 olan, 232 °C de eriyen, gümüş beyazlığında, kolay işlenebilen, yumuşak bir element (simgesi Sn) 2) Kalaylanmış bir kabın üzerindeki alaşım tabakası Pencereye, elinde yeni kalaydan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»